Felsefeye Giriş

Felsefeyi akademinin, hayattan soyutlanmis kavramlarinin insani pratikleri ve tecrübeleri tam olarak yansitmayan sinirli ve dar çerçevesine hapsetmek yerine hayatin tazeligine ve canliligina temas eden, evrende bulunan her seyi tam olarak kusatan bir genislikle ele almak gerekir.Aksi halde, küçük bir çevrenin anlasilmasi ve paylasilmasi son derece zor akademik ilgilerinin tutsagi olmus bir düsünce evreni ortaya çikar ki bu, her türlü entelektüel etkilesimi ve ayni zamanda genis kitlelerin bu yöndeki ilgilerini disarida birakir.Bunun bir sonucu olarak toplumsal ve bireyler arasi çatisma ve gerilim yaratan genel bir basiretsizlik hali olarak karsimizda beliren mevcut durumda, akildan ve sagduyudan uzak, hayatin ve insani dünyanin temel problemleri üzerinde asgari bir tartisma, konusma ve en önemlisi düsünme pratigi olusturamamis bir toplulugun gürültücülügü ve "idare ediciligi" daha iyi anlasilir.Sakin, tutarli, ölçülü bir biçimde Iyi, Güzel, Dogru hakkinda yetkin ve upuygun sorular sormanin, varolan her sey hakkinda hayattan hiçbir zaman ayri düsmeyen bir kavramsal zeminde yöntemsel ve sistematik düsünmenin örnekleri ise çok fazla degildir.T. Mengüsoglu güncelligini koruyan bu eseriyle, özellikle Nietzsche ve Scheler'i takip ederek bize, hayatin hem pratik hem de teorik alanlarinda yeni ufuklar açan dogru düsünmenin imkânlariyla ilgili ipuçlari veriyor ve felsefenin herkes için ulasilabilir oldugunu gösteriyor.