Deleuzecü Siyaset Diye Bir Şey Var mıdır?

Fransiz felsefeci Alain Badiou'nun 2001 yilinda Tate Modern'de "Deleuze ve Neo-Estetik" konulu bir oturumda yaptigi konusmayi Cités dergisinde yayimlandigi haliyle kitaplastirdik. Bu küçük, yalin, ama bir o kadar da çetin ceviz metin Deleuze'ün siyaset anlayisini müthis bir yetkinlikle ortaya koymanin yani sira bir filozofun kendisinden farkli düsünen bir filozofu ender rastlanan bir nesnellikle aralayabilmesinin en etkili örneklerinden birini teskil ediyor. "Deleuzecü siyasette Guattari'nin katiliminin belirleyici oldugu parlak bir kapitalizm analizi vardir. Ama ayni zamanda "siyaset" adi altinda Deleuzecü bir etik de bulunur çünkü Deleuze'de baskaldirinin, olumlamanin ve öznelligin yeni bir dügümü vardir. Denetim toplumuna baskaldiri, yani iletisime karsi baskaldiri. Olayin olumlanmasi. Yeni bir seyin yaratimi - küçük veya büyük, ama yeni bir sey. Ve yeni öznellik olarak da dünyaya inanç. Ve bana öyle geliyor ki, bu üçü arasindaki bag bütünüyle Deleuze'ün etigini olusturur."Badiou'nun da altini çizdigi gibi Deleuze siyaset konusunda kisaca sunu söylüyor: "Dünyada en eksik olan sey dünyaya olan inançtir. Dünyayi neredeyse kaybettik. Dünya bizden alindi. Dünyaya inaniyorsaniz, olaylari denetimden kaçan bir biçim altinda yagdirirsiniz." (Tanitim Bülteninden)