Aynada Zamanlar

Tiksinrek bakıyordu bulaşık tınazına. İki bölmeli evye, ağzına kadar yaplı kemik artıkları, salçalı iskender kırıntılarına bulaşmış tabaklarla doluydu. ucuna pirinç taneleri yapışmış çatallar ve işkembe çorbasına batmış kaşıklardan iğreniyordu. "Uyandıktan sonra yüzünü yıkamayı unutsa bile tırnaklarını öjelemeyi unutmayan bir bulaşıkçıyım ben. Parmaklarımı suya sokarken içim parçalanıyor. Ojelerim matlaşıyor diye canım sıkılıyor. Elim, yaşlılarınki gibi bımburuşuk. Nefret ediyorum işimden..." Yemek buharıyla ısınan mutfakta, kalın kü parmaklarıyla, deterjan tüpünü sıktı. Sıcak suyu köpürttü. Karıştırdı suyla birlikte zamanı. Pariıltısız gençliğini eritti çelik yalakta.Meze artıklarıyla boğuşuyor Uzay Lokantası'nın mutfağında, bulaşık yıkamaya çalışıyordu. Kapağı yarı kaymış büyük, orta ve küçük boy çelik tencerelerden gelen, birbirine karıışmış yemek kokuları burnuna dolarken, yıkanmayı bekleyen bulaşık yığınına baktı nefretle. Öğürür gibi oldu. "Bir bulaşıkçı için fazla duyarlı burnum"....